ALACAĞIN TEMLİKİ ( TBK m. 183 vd.)
Alacağın temliki Borçlar Kanunu madde 162 vd. hükümlerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 163. Maddesi uyarınca alacağın temliki sözleşmesi yazılılık şartına bağlıdır. Temlik sözleşmesi imza taşımak kaydıyla el yazısıyla, daktilo veya bilgisayarla hazırlanabilir veya telgrafla bildirilebilir. Hatta elektronik imza yoluyla düzenlenen temlik sözleşmesi de geçerli bir temlik sözleşmesinin sonuçlarını doğuracaktır. Hal böyleyken alacağın temlikini vaat etmek yazılı şarta bağlı değildir.
Yazılı temlik sözleşmesinde sadece temlik edenin imzasının bulunması yeterli olmakla beraber karşı tarafın rızasının bulunup ya da bulunmaması temlik sözleşmesinin geçerliliğini etkilemez.
Günümüzde alacağını almakta zorlanan şirket ya da şahısların dosyalarını varlık şirketlerine temlik etmesi oldukça popüler bir hale gelmiştir. Bir icra takibi alacaklısının icra dosyasına talep açarak bu alacağını temlik etmesi mümkündür.
Devrin konusu yalnız borç ilişkisinin içerdiği alacak hakkı olup, sözleşme ilişkisi devredilmemektedir. Bu hususta ayrı olarak sözleşmenin devri olarak ayrı bir sözleşme düzenlenmelidir.
Kural olarak alacağın temliği borçlunun rızasına bağlı değildir. BK madde 162 uyarınca kanun veya taraflar arasındaki sözleşme yasaklamadıkça, işin mahiyeti de alacağın temlikine engel değilse, kişinin alacağını temlik ederken borçlunun rızasını almasına gerek bulunmamaktadır.
Borçlu, asıl alacaklı ile arasındaki alacağın temlik edilmeyeceğine ilişkin sözlü bir sözleşme olduğundan bahisle alacağın temlikine karşı çıkamaz (md 162/2)
Kanunun 165. maddesi, temlikten habersiz borçlunun iyi niyetle temlik edene ödeme yapası e borcunu ödemiş sayılacağını kabul etmektedir. Yine temlik eden birden fazla temlik yapmışsa, bu temlik yapılanlardan birinden haberdar olan borçlunun sadece bu temlik alana yaptığı iyi niyetli ödeme, borçlu yönünden borcun ödenmesi sonucunu doğurmaktadır.
Kanundan kaynaklanan veya mahkeme kararı uyarınca temlik edilen alacak, BK. 164 maddesi hükmü uyarınca hiçbir merasime tabi olmadan üçüncü şahıslara karşı ileri sürülebilir. (EK-3)
Alacağın temliki, temlik edenin tasarruf yetkisiyle sınırlıdır.
Alacağın temliki için kişinin fiil ehliyetine sahip olması yeterli değildir. Ayrıca tasarruf ehliyetine sahip olması gerekir. Tasarruf ehliyetinden kasıt devretmek istediği hakkı devredebilme yetkisine sahip olmaktır. Hem fiil ehliyeti hem de tasarruf yetkisine sahip olanlar alacağın temliki işlemini gerçekleştirebilecek olmakla birlikte küçük ve kısıtlılar kanuni temsilcilerinin izni olmadıkça alacaklarını başkasına temlik edemeyeceklerdir.
Şirket yetkilisinin yaptığı temliklerin geçerli olup olmaması temlik etme yetkisinin olup olmadığına bağlıdır. Mahkeme temlikin geçerli olup olmadığına temsilcinin yetkisi olup olmadığı hususunu araştırması sonucunda karar verecektir.
Vekilin temlikte bulunması için vekile özel yetki verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Borçlar Kanunu madde 388, “…Hususi bir salahiyeti haiz olmadıkça vekil, dava ikame edemez, sulh olamaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, hibe edemez, bir gayrimenkulü temlik veya bir hak ile takyit edemez.” hükmüne yer vermektedir. Maddede vekilin temlikte bulunması için özel yetki verilmesi aranmadığından Yargıtay bir kararında vekilin temlikte bulunması için vekile özel yetki verilmesi gerekmediği görüşündedir. (EK–5)
Borçlar Kanunu madde 388, “…Hususi bir salahiyeti haiz olmadıkça vekil, dava ikame edemez, sulh olamaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, hibe edemez, bir gayrimenkulü temlik veya bir hak ile takyit edemez.” hükmüne yer vermektedir. Maddede vekilin temlikte bulunması için özel yetki verilmesi aranmadığından Yargıtay bir kararında vekilin temlikte bulunması için vekile özel yetki verilmesi gerekmediği görüşündedir. ( Yarg. 19. HD. 01.02.2005 T. 2004/6869 E. 2005/550 K.)
Aynı alacağın farklı kişilere birden fazla temlikinde tarih olarak ilk temlike öncelik tanınır. Hangi temliğin ilk temlik olduğu temellük edenin kabul beyanının tarihine göre belirlenir. Çünkü alacağı temliki sadece tek taraflı beyanla gerçekleştirilecek bir eylem olmayıp adı üzerinde içinde bir sözleşme ilişkisi barındıracağından kabule bağlı bir sözleşmedir.
Alacağın temliki halinde aksi kararlaştırılmadıkça alacağa bağlı feri haklarda temlik alana geçer.
TBK madde 168’e göre: “Alacağın temlikinde, temlik eden kimsenin şahsına has olanlardan maada rüçhan hakları ve diğer müteferri haklar dahil olur. Temlik eden kimse, temellük edene alacak senedini teslim ve mevcut esbabı sübutiyeyi ve haklarının izhar için lüzumlu olan malümatı ita ile mükelleftir. Gecikmiş faizler, asıl alacak ile birlikte temlik edilmiş addolunur.” Bu nedenle feri alacak niteliğindeki faiz ve rüçhan hakkı gibi haklar temlik edilen alacakla beraber temellük edene geçecektir. İfa uğruna yapılan temlikte temliği kabul eden temlik edene karşı alacaklı olmaya devam eder. İfa uğruna borçta edim paraya çevirip ödenmediği sürece borç sona ermiş olamayacağından borç halen varlığını sürüdürecektir. Ancak temlik borçlusundan yapılan tahsilat oranında temlik edenin borcu azalır. İfa yerine temlikte ise temlik eden temliğe biçilen değer oranında temellük edene borcunu ödemiş olur. Temlik, ifa makamına kaim olmak üzere yapıldığında temellük eden tarafın borçludan gerekli özeni gösterdiği halde tahsil edilebileceği miktarı kendi alacağından mahsup etmekle mükelleftir.
Temlik değeri ile temellük edenin temlik edenden alacağı eşitse (temlik ve takip masrafları da eklenmek kaydıyla) temellük eden temlik tarihi itibariyle aslında temliğe konu borcun olmadığını ispat etmedikçe temlik eden aleyhine takip yürütemez.
Borçlar Kanunu madde 169, “Alacağın temliki ıvaz mukabilinde icra edilmiş ise temlik eden kimse alacağın temlik zamanında mevcudiyetini zamındır. Ayrıca taahhüt etmedikçe borçlunun aczinden mesul değildir...” hükmüne yer vermektedir. Bu nedenle temlik anında alacağın hiç ya da temlik sözleşmesinde belirtildiği biçimde varolmaması temlik edenin sorumluluğunu gerektirir. Buna temlik edenin garanti sorumluluğu denir. Ancak temlik sözleşmesinden sonra temlik borçlusunun iflası veya acze düşmesi temlik edenin sorumluluğunu gerektirmez.